Osmanlıca Bir Kelime Öğrenelim!
bidpây:
(f.h.i.) Kelîle ve Dimne'nin müellif olan meşhur Hind filozofu.
OSMANLICA KELÄ°ME ARAMA
Sende Yolla Hata Bildir!OSMANLICA SÖZLÜK
:
-hırâş :
(f.s.) tırmalayan, ["hırâşîden" mastarından].
-hîz :
(f.s.) sıçrayan, kalkan, atılan.
-hôr :
(f.s.) yiyen, yiyici.
-hûde :
(f.s.) 1. hak, sahih, doÄŸru. 2. i. fayda.
-hümâ :
(a.zm.) iki kişiyi gösterir.
-istân:
(f.e.). (bkz. -sitân).
-kede:
(f.e.) mahal, yer, ev.
-ken :
(f.s.) kazıcı, kazan, koparan; yıkan, söken.
-kesende:
(f.s.) 1. çekici, çeken.
-keÅŸ:
(f.s.c. keşân) çeken, çekici.
-kuÅŸ:
(f.s.) öldüren, öldürücü.
-künân :
(f.e.) -yaparak, -ederek; -yapan, -eden.
-lâh:
(f.e.) kelimenin sonuna gelerek "yer" mânâsını verir.
-lîs:
(f.s.) yalayan, yalayıcı.
-mal:
(f.s.) "süren, sürülen; takılan, sarılan" mânâlarıyla terkipler yapar
-nâk:
(f.e.) isimlere takılarak sıfat meydana getiren bir edat olup "-li, -lü" mânâsını verir,
-nâme:
(f.s.) "yazılı, yazılmış, küçük kitap" mânâlarına gelerek mürekkep (birleşik) kelimeler meydana getirir[emir-nâme, kanunnâme, karar-nâme.. gibi].
-nây:
(f.e.). (bkz. nâ-).
-nedân:
(f.s.) "bilmez, bilmeyen" mânâlarıyla kelimelere eklenir.
-nevâz:
(f.s.) "okşayan, okşayıcı" mânâlarıyla kelimelere eklenir, [nevâhten mastarından].
-nevâzî:
(f.i.) nevaz "okşama" ile yapılan kelimeleri isimleştirir.
-neverd:
(f.s.) "dönen, dolaşan, gezen" mânâlarıyla kelimelere katılır
-nevred:
(f.s.) "gezen, dolaşan, yol alan" mânâlarında birleşik sıfat yapar.
-nih:
(f.i.) 1. şehir, belde. 2. fi. Nihâden mastarından emr-i hâzır "koy!".
-nih:
(f.s.) \"koyan\" manâsıyla birleşik kelimeler yapar.
-nisâr:
(a.s.) "saçan, saçıcı" mânâsına kelimeleri sıfatlandırır.
-niÅŸan:
(f.s.) "duran, dikilen, kalan"gibi mânaları gelerek bileşik sıfatlar yapar
-niÅŸin:
"oturan, oturmuş" manâsıyla kelimeleri sıfatlandırır.
-nûş:
(f.s.) "içen, içici" mânâlarıyla kelimelere takılır.
-nümâ:
(f.s.) "gösteren, bildiren" mânâlarıyla kelimelere katılır. Hüner-nümâ hüner, marifet gösteren.
-nümûd:
(f.s.)"gösteren, görünen, benzeyen" mânâlarıyla kelimeleri sıfatlandırır.
-nümûn:
(f.s.) "gösteren" manâsıyla kelimelere katılır.
-nüvîs:
(f.s.) "yazan, yazıcı" mânâlarıyla kelimelere eklenir.
-nüvişt:
(f.s.) "yazılı, yazılmış" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-pâre:
(f.i.) "parça" manâsıyla birleşik kelimeler yapar.
-penâh:
(f.i.) [bir şeyin] sığınağı, koruyucusu, dayanağı mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-perdâz:
(f.s.) "tertipleyen, düzenleyen, düzeltici", mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-perde-hâ:
(f.b.i.) cennet.
-perest:
(f.s.c. perestân) "tapan, tapınan, taparcasına seven" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapılır.
-pervâz:
(f.s.) "uçan, uçucu" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-perver:
(f.s.c. perverân) 1. "besleyen, besleyici, büyüten, yetiştiren, yetiştirici, koruyan, terbiye eden" mânâlanyla birleşik kelimeler yapar.
-pesend:
(f.s.) "beğenen, beğenmiş" manâsıyla birleşik kelimeler yapar.
-peymâ:
(f.s.) "ölçen, ölçücü" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-pezîr:
(f.s.) "kabul eden, edici, alan; kabul edebilir" mânâlarıyla Arapça ve Farsça kelimelere eklenerek birleşik kelimeler yapar.
-pirâ:
(f.s.) "donatıcı, süsleyici, düzenleyici" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-pîşe:
(f.s.) "alışmış, huy edinmiş" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler meydana getirir.
-pûş:
(f.s.) "örten; giyen, giyinmiş" mânâlarına gelerek "birleşik kelimeler yapar.
-rân:
(f.s.) "süren, sürücü, hükmeden" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-res:
(f.s.c.-resân)"erişen, yetişen, ulaşan"mânâlarıylabirleşikkelimeler yapar.
-resâ:
(f.s.) yetiÅŸen, yetiÅŸtiren, eriÅŸen.
-resân:
(f.s. -res'in c.) "erişenler, yetişenler, ulaşanlar" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar
-rev:
(f.s.) "giden, yürüyen" mânâları ile birleşik kelimeler yapar.
-rîz:
(f.s.) "döken, akıtan, saçan" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-rû:
(f.s.) "biten, olan" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar. Hod-rû kendiliğinden. gibi.
-rübâ:
(f.s.) "kapan, kapıcı" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-rüste:
(f.s.) "bitmiş, çıkmış, yetişmiş manalarıyla birleşik kelimeler yapar.
-sâ:
(f.s.) benzetme edatı olan "âsâ" nın hafifletilmişi.
-sâ[y]:
(f.s.) "süren, sürücü" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-sân:
(f.s.) "benzer, andırır" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar
-sâr:
(f.s.) "yer" bildirerek birleÅŸik kelimeler yapar.
-sâz:
(f.s.) "yapan, uyduran, düzen" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-senc:
(f.s.) "tartan, ölçen, değerlendiren" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar
-serâ:
(f.s.) "şarkı söyleyen" manâsıyla birleşik kelimeler meydana getirir.
-simât:
(a.i. sime'nin c.) damgalar, iÅŸaretler, izler.
-sipâr:
(f.s.) "feda eden, veren" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar
-sitân:
(f.e.) yer adı yapmaya yarayan ek. (bkz. -istân).
-sitân:
(f.s.) \"alan, alıcı\" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar.
-sûz:
(f.s.) "yakan, yakıcı" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler meydana getirir
-süpâr:
(f.s.) (bkz: -sipâr).
-şiâr:
(a.s.) "iyi, üstünlük veren işaret, âdet" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler meydana getirir.
-şikâf:
(f.s.) "yırtan, yaran" mânâsına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-ÅŸiken:
(f.s.) "kıran, kırıcı" mânâlarına gelerek "birleşik kelimeler meydana getirir.
-şinâs:
(f.s.) "anlayan, tanıyan, bilen" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler meydana getirir
-şû,:
(f.s.) "yıkayan, temizleyen" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-şûy:
(f.s.) "yıkayan, temizleyen" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-şüküfte:
(f.s.) "açılmış" mânâsına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-şümâr:
(f.s.) "sayan, sayıcı, eden, edici" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-tâb:
(f.s.) "parlayan, parlatan, aydınlatan" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler meydana getirir
-tâş:
(f.e.) "-dâş" mânâsına gelir, ["dîn-dâş, sır-daş" da olduğu gibi].
-ter:
(f.e.) tafdîl ve mübalağa edatı olarak kelimelerin sonuna gelir.
-teÅŸ:
(f.e.). (bkz. -tâş).
-tırâz:
(f.s.) "donatan, süsleyen" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-vân:
(f.s.) bakıcı, koruyucu mânâlarına bileşik kelimeler yapar
-vâr:
(f.e.) 1. benzetme edatı, gibi. (bkz: âsâ, mânend, -vâre, -vârî, veş).
-vâre:
(f.e.). (bkz. -vâr).
-vârî:
(f.s.) benzer, gibi.
-ver:
(f.s.) "sâhib, mâlik; usta" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-yâb:
(f.s.) 1. yâften mastarından emr-i hâzır. 2. "bulucu, bulan; bulunan, ele geçen" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-yafte:
(f.s.) "bulmuş, bulunmuş, bulunan" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-zâ:
"bu, şu" mânâlarına gelerek bâzı birleşik kelimeler meydana getirir
-zâ[y]:
(f.s.) "doğuran" mânâsına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-zâd:
(f.s.) "doğma, doğmuş" mânâsına gelerek birleşik kelimeler yapar
-zâr:
(f.s.) isimlere eklenerek yer adı bildirir.
-zed:
(f.s.) "vuran, vurucu" mânâsına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-zede:
(f.s.c. zede-gân) "vurulmuş, çarpılmış, tutulmuş, uğramış, yakalanmış" mânâlarına, gelerek birleşikler yapar
-zedegân:
(f.b.s. zede'nin c.) "vurulmuş, çarpılmışlar, tutulmuşlar, uğramışlar, yakalanmışlar" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler yapar.
-zen:
(f.s.) "vurucu, vuran, atan, çalan" mânâlarına gelerek birleşik kelimeler meydana getirir.
-zenân:
(f.s.) "vurarak" manâsıyla 'birleşik kelimeler yapar.
.... nân-ı azîziyle perverde olmak:
birinin ekmeÄŸiyle beslenmek.