Bir Deyim Öğrenelim!

Önüne Bakma Sonuna Bak:

Bir işin başlangıcında bazı pürüzler olabilir. Bunlar işi yapanın moralini bozmamalıdır.

SON EKLENEN DEYİMLER



*Türk kahvesi

*Postunu deldirmek

*posta oturmak

SON ARANAN DEYİMLER



*A

*Er lokması er kursağında kalmaz.

*Zivana

DEYİM ARAMA


     
Sende Yolla Hata Bildir!



DEYİMLER SÖZLÜĞÜ


... Ameliyatı Geçirmek:  

Ameliyat edilmiş olmak. "Bu koğuşta ayak ameliyatı geçirmiş hasta Şahin'di." -H. R. Gürpınar.

... Aşağı ... Yukarı:  

1- Bir kimsenin adının dilden düşürülmediğini, onun pek gözde olduğunu anlatan bir söz. "Mesut aşağı Mesut yukarı kafamı şişirdin ama, ne Mesut'muş be!" 2- Bir hizmette çok kullanılan kişice, yakınma olarak kullanılan bir söz. "Akşama kadar, Gözde aşağı Gözde yukarı bıktım isteklerinden."

... Azmanı:  

...'nın çok gelişmişi, iri yapılısı. "Bodrum'daki parasız öğrenci de gelmiş, yanında da köpek azmanı." -E. Şafak.

... Belası:  

-den dolayı, sebebiyle. "İlme karşı saygı belası olarak dinlemek zaruridir." -Y. K. Beyatlı.

... Bir Hâl Almak:  

... bir duruma gelmek. "Hastalık tehlikeli bir hâl aldı."

... Bir Hâle Girmek:  

... bir duruma gelmek. "Hastalık tehlikeli bir hâle girdi."

... Canlısı:  

... düşkünü. "Arkadaş canlısı bir kişi."

... Durumuna Düşmek:  

Şartları kötüleşmek.

... Durumunda Bulunmak:  

Zorunluluğunda olmak.

... Durumunda Olmak:  

Zorunluluğunda olmak.

... Duygusu Uyandırmak:  

Bir duygu oluşturmak. "Bu çeşit mülahazalar bizde ancak bir isyan duygusu uyandırabilirdi." -Y. K. Karaosmanoğlu.

... Elinden Çıkmak:  

Biri tarafından yapıldığı belli olmak. "Giysi belli oldu, çok kaliteli, çok iyi terzi elinden çıkmış." -M. İzgü.

... Etmenin Alemi Var mı?:  

"Yakışık alır mı, uygun olur mu?" anlamında kullanılan bir söz.

... Fırın Ekmek Yemesi Lazım:  

"Bir duruma erişmek için pek çok emek vermesi, çalışması gerekir." anlamında kullanılan bir söz. "Senin sazla bu parçayı çalabilmen için, daha on fırın ekmek yemen lazım."

... Hakkı Tanımak:  

İzin vermek. "Saliha, anneye çocuğunu haftada iki kere görme hakkı tanıyan kararı yazdırıyor." -A. Kulin.

... Hâline Gelmek:  

Gibi olmak.

... Hâlini Almak:  

Herhangi bir duruma gelmek. "Bu hastalık korkusu onda, hayatı kendine zehreden tehlikeli bir psikoz hâlini almıştı." -M. Ş. Esendal.

... Hükmünde Olmak:  

1- Değerinde olmak. "Kaynata, baba hükmündedir." 2- Yerinde olmak, yerine geçmek.

... Kim ... Kim:  

Yakıştırılan şeyin uygunsuzluğunu belirtmeye yarar. 1Bambu ağacından takım kim, ben kim?1 -H. Taner.

... Kisvesi Altında:  

"Herhangi bir nitelikte veya biçimde" anlamında kullanılan bir söz.

... Nere ... Nere:  

İki şeyin aralarındaki uzaklığı veya nitelik ayrımını belirten bir söz. "Konya nere Ankara nere."

... Nerede ... Orada:  

Söylenilen iki şeyin birlikte olması gerektiği anlatılmak istendiğinde kullanılan bir söz. "Ben nerede sen orada."

... Olsun ... Olsun:  

Sözü geçen her şey. "Er olsun subay olsun, harpte ölen her askerin müşterek sembolü meçhul askerdir." -P. Safa.

... Sevdasına Düşmek:  

Bir şeyi çok fazla istemek.

... Vaziyeti Takınmak:  

Herhangi bir tavır takınmak.

... Yaşını Sürmek:  

... yaşında olmak. "Artık çocuk değilsin, on yedi yaşını sürüyorsun." -O. V. Kanık.

... Ziyafeti Çekmek:  

Herhangi bir şeyi en iyi biçimde başarmak, herhangi bir yönüyle doyurmak. "Orkestra tam bir müzik ziyafeti çekti."

...-masıyla ...-mesi Bir Olmak:  

Çabucak olmak. "Ne var ki doldurduğu bardağı eline almasıyla suratının buruşması bir oldu." -E. Şafak.

...-mesi An Meselesi:  

Olması her an mümkün, sürekli gerçekleşebilecek durumda. "Dayımların gelmesi an meselesi."

...-mesi Gün Meselesi:  

Olması her an mümkün, sürekli gerçekleşebilecek durumda. "Kovulması gün meselesi olduğu için usta bir taraftan sıkıştırıyor, patron bir taraftan sıkıştırıyor."

40 Fırın Ekmek Yemek:  

"Bir duruma erişmek için pek çok emek vermesi, çalışması gerekir." anlamında kullanılan bir söz. "Sazla bu parçayı çalabilmen için, daha on fırın ekmek yemen lazım."

A Kız Ağan Ne Çirkin - Babam Evinde O da Yoktu:  

Nasıl olursa olsun kabullenirim. Çünkü daha önceden ona da sahip değildim.

A Kız Kocan Kötü - Eskiden Hiç Yoktu:  

Nasıl olursa olsun kabullenirim. Çünkü daha önceden ona da sahip değildim.

A Kız Kocan Kötü, Senin İyinden Bana Ne Fayda:  

Sana göre kötü de olsa, bana faydası olan, iyiliği dokunan o.

A Köse Sayılmadık Kaç Tel Sakalın Var:  

Gücünü fazla göstermeye çalışma. Senin gücünden ne olur?

A'dan Z'ye kadar:  

Bütünüyle, tamamıyla, baştan aşağı. "Bu odayı A'dan Z'ye kadar yeniden düzenleyeceğiz."

Aba Altından Değnek Göstermek:  

Sakin, yumuşak görünmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmak. ”Sakın onlara aba altından değnek göstermeye kalkma, yoksa kaçırırsın.”

Aba Altından Deynek Göstermek:  

Yumuşak ve güler yüzlü görünmekle birlikte, açık ve kesin olmayan sözlerle birinin gözünü korkutmak. Gizliden gizliye tehdit etmek. "Sakın bana aba altından deynek göstermeye kalkma, yoksa beni de kaybedersin."

Aba Altından Sopa Göstermek:  

Yumuşak ve güler yüzlü görünmekle birlikte, açık ve kesin olmayan sözlerle birinin gözünü korkutmak. Gizliden gizliye tehdit etmek. "Sakın bana aba altından sopa göstermeye kalkma, yoksa beni de kaybedersin."

Aba Bulamaz Etine Atlas Yamar Kıçına:  

Üzerine giyecek elbisesi olmadığı halde başkalarına gösteriş yapmak. "Bu mehmet’in işine akıl ermez. Evde yiyecek yemeği yok, son model araba almaya kalkıyor."

Aba Gibi:  

Kaba ve kalın kumaş. "Bana aba gibi bir kaban almış."

Aba Vakti Yaba, Yaba Vakti Aba:  

Kişinin ihtiyaçlarını mevsiminden, sezonundan, vaktinden önce ucu olduğu zamanda karşılaması. "Havalar soğumadan oduna gidiyorum, aba vakti yaba, yaba vakti aba demişler."

Abacı Kebeci:  

Olur olmaz kimseler, ne olduğu belirsiz kişiler. "Tamam usta sen doğru diyorsun da, bu abacı kebeci ne alaka?"

Abacı Keseci, Sen Neci:  

Tamam herkesi anladık da sana ne oluyor? "Abacı keseci, sen neci Ömer kardeş?"

Abacı, Kebeci, Ara Yerde Sen Neci:  

Tamam, ilgililer bu işe karışabilirler, ama olay ve konu hakkında yeterliliği, yetkisi olmayan kişiler için “Sen neden karışıyorsun?” anlamında kullanılır.

Abacı, Kebeci; Ya Sen Neci:  

"Tamam, ilgililer bu işe karışabilirler, ama sen neci oluyorsun" anlamında kullanılır. "Müdür seni anladık, bu abacı, kebeci, ya sen neci?"

Abandone Etmek:  

Dövüşemeyecek duruma getirmek. "Attığı darbelerle, rakibini abandone etmek üzereydi."

Abandone Olmak:  

Dövüşemeyecek duruma gelmek. "Aldığı darbeler sonucu, rakibi abandone olmak üzereydi."

Abanmak:  

1- Birine yük olmak, onun sırtından geçinmek. "Bu yaşa geldin, hala ailene abanmaktan utanmıyorsun." 2- Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak. "Silah seslerini duyunca, herkes yere abandı." 3- Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak. "Otobüste kendisine abananlar olduğundan yakınırdı."

Abanoz Gibi:  

1- Çok sert. "Bu cevizler abanoz gibi." 2- Parlak siyah, kapkara. "Abanoz gibi koltuk takımı almışlar."

Abanoz Kesilmek:  

1- Sertleşerek dayanıklılığı artmak. "Japon yapıştırıcısıyla yapıştırdım, abanoz kesildi." 2- Kirden matlaşmak, rengini kaybetmek. "Bu ayakkabılar abanoz kesilmiş, yenisini almak lazım.

Abanoza Dönmek:  

Sürekli aşağılık biçimde davranışlar sergilemek, adilik etmek. "Sen ne biçim insan olsun, iyice abanoza döndün." , "Beni abanoza dönmek zorunda bıraktılar."

Abası Kırk Yamalı:  

Çok yoksul ve muhtaç. "Abası kırk yamalı insan, eti alıp evine nasıl götürecek."

Abası Kırk Yerinden Yamalı:  

Bu deyim, dilimize tasavvuftan geçmiştir; dervişlerin abalarının yırtık pırtık olmasını ifade eder. Eskiden dervişler, hırkalarının helal maldan olmasına itina gösterirler, bu yüzden mallarının helâl olduğuna inandıkları sufilerden kumaş parçaları toplarlar, bunları birbirine dikip ekleyerek kendilerine aba yaparlardı. Bu çeşit aba ve hırkaya, Arapça'da yamalı manasına gelen, murakka da denir. Ayrıca, "abalı" kelimesi, fakir ve yoksul kimseler için kullanılır. "Abası kırk yerinden yamalı insan, eti alıp evine nasıl götürecek."

Abasını Başına Çekmek:  

Yaşadığı çevreyle sosyal ilişkisini kesmek. "Sınav yüzünden bir aydır abasını başına çekti."

Abat Etmek:  

1- Bayındır duruma getirmek. "Amacımız, yatırımlarla tüm bölgeyi abat etmek." 2- Zenginleştirmek. "Kurulacak kooperatiflerle, çiftçimizi abat etmeye çalışacağız." 3- Rahata kavuşturmak, mutlu ve mesut olmak, rahat bir hayat sürmek, sevinç duymak, sevinmek. "Aldığımız haber, tüm ailemizi abat etmişti."

Abat Eylemek:  

1- Bayındır duruma getirmek. "Amacımız, yatırımlarla tüm bölgeyi abat eylemek." 2- Zenginleştirmek. "Kurulacak kooperatiflerle, çiftçimizi abat eylemeye çalışacağız." 3- Rahata kavuşturmak, mutlu ve mesut olmak, rahat bir hayat sürmek, sevinç duymak, sevinmek. "Aldığımız haber, tüm ailemizi abat eylemişti."

Abat Olmak:  

1- Rahata kavuşmak, gönenmek "Tüm üreticilerimiz, yakın zamanda abat olacak." 2- Mutlu olmak. "Abat olmak için, bir sebep arıyordu."

Abayı Atmak:  

Sorumluluğunu üstlendiği bir şeyden kurtulmak, kurtulduğu için huzurlu olmak. "Bugün de abayı atmaya çalışıyoruz."

Abayı Kurtarmak:  

Bir işten sıyrılmak, kurtulmak. "Başımıza açtığın beladan abayı kurtarmak kolay olmadı."

Abayı Sermek:  

1- Bir yere teklifsizce gitmeyecekmiş gibi yüzsüzlük ederek yerleşmek. "İki aydır bizim eve abayı serdin, bu işin sonu ne olacak?" 2- Bir işe girmek. "Sen de bizim şirkete abayı sermişsin, hayırlı olsun." 3- Uzun süre yerleşip kalmak. "Biz de bu köye abayı serdik sayılır."

Abayı Yakmak:  

Bir kimseye gönlünü kaptırmak, âşık olmak, tutulmak. ”Türkmen kızına abayı yakalı beri, sazı elinden düşürmez oldu.”

Abayı Yaktı Fatmacığın Bezine:  

Birinin giyim ve kuşamına, gösterişine gönlünü kaptırdı anlamında alay yollu söylenir.

Abaza Cenneti:  

Cinsel iştahı artıracak/doyuracak imkanlarla dolu yerler için söylenir. Özellikle çıplaklarla dolu mekanlar için kullanılır. "O yaz Bodrum sahilleri tam bir abaza cennetiydi."

Abaza Muhabbeti:  

Sürekli cinsel ilişkiden söz edilen sohbet. "İşiniz gücünüz abaza muhabbeti, sıktınız ama!"

Abazan Kalmak:  

1- Uzun süre cinsel ilişkide bulunmamak. "Abazan kalmaktansa, bir an önce düğün olsun istiyordu." 2- Bir şeye karşı açlık kalmak. "Ne zamandır abazan kaldın, bekle biraz."

Abbas Olmak:  

Bir kimse sert, çatık kaşlı olmak.

Abbas Yolcu:  

1- Yola çıkmaya kesin kararlı. ”Abbas yolcu! Daha fazla oyalamayın.” 2- Ölmek üzere (olan). “Komaya girdi, abbas yolcu mu ne?”

Abbas'tan Başka Kırk Kırığı Olmak:  

Kendi çıkarı için akla gelmedik yollara sapmak. "Abbas'tan başka kırk kırığı olduğu için her şey olabilir."

Abdala Malûm Olur:  

Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için şaka yollu söylenir. "Abdala malum olur, dediği çıkarsa işimiz zor."

Abdala Malum Olurmuş:  

Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için şaka yollu söylenir. "Abdala malum olurmuş, dediği çıkarsa işimiz zor."

Abdest Almak:  

1- Müslümanlar, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh ederek arınmak. "Abdest almak için, lavaboya kadar gitti." , "Abdest alma yeri nerede?" 2- Boy abdesti almak. "Her Cuma abdestini alır, namaza o şekilde gider."

Abdest Bozmak:  

1- Tuvalete gitmek (idrar veya dışkı yapmak) anlamında kullanılır. Örnek; "Hamdi Ağa abdest bozmaya gitti, birazdan gelecek." 2- Aldığı gusül abdesti bozulmak. Örnek; Bana açık saçık sözler söyleyip abdestimi bozma.

Abdest Suyu Gibi:  

Tatsız ve lezzetsiz sulu yemekler için kullanılır. "Abdest suyu gibi bu çorbayı içemem."

Abdest Tazelemek:  

Abdesti bozulmadığı hâlde yeniden abdest almak. "Ben abdest tazeleyip hemen geliyorum." , "Abdest tazelemek için lavaboya kadar gitti.

Abdest Yel Gibi, Namaz Yıl Gibi:  

Abdest alırken suyun israf edilmemesi için acele edilmesi, namazın hakkıyla eda edilmesi için yavaş davranılması gerektiğini anlatır.

Abdesti Bozulmak:  

Abdesti bozacak bir durum olmak, yeniden abdest alma gereği ortaya çıkmak, abdesti kaçmak. "Abdesti bozulmuş, lavaboya abdest almaya gitti."

Abdesti Gelmek:  

İdrar (sidik) veya dışkıyı vücuttan dışarı atma ihtiyacı duymak. "Birden abdestim geldi, buralarda tuvalet var mı?" , "Tuvalete kadar gitti, abdesti gelmiş."

Abdesti Kaçmak:  

Yeniden abdest alma gereği ortaya çıkmak, abdesti bozulmak. "Abdestim kaçmadan, akşam namazını da kılsam iyi olacak." , "Dişim kanamaya başladı, abdestim de kaçtı."

Abdestinde Namazında Olmak:  

Dindar olmak. "Benim annem, abdestinde namazında mübarek bir kadındır." , "Eli yüzü düzgün, abdestinde namazında olan bir eş arıyordu."

Abdestinden Şüphesi Olmamak:  

Kötü bir iş yapmadığına, yaptığı işin kusursuz olduğuna emin olmak. "Benim abdestimden şüphem yok. Bence bu iş son derece kusursuz ve güzel oldu."

Abdestini Vermek:  

Azarlamak. "Kardeşinin abdestini verdim, bir daha seni rahatsız etmez."

Abdestsiz Yere Basmamak:  

İslam dininin buyruklarına titizlikle uymak. "Abdestsiz yere basmamaya dikkat eden bir babam var." , "Her zaman abdestsiz yere basmamaya dikkat ediyoruz."

Abes Bulmak:  

Gereksiz, saçma saymak. "Şu yaptıklarını çok abes buldum."

Abes İle İştigal Etmek:  

Yersiz, yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit geçirmek. "Şu yaşa geldin, ama abes ile iştigal etmekten vazgeçmedin."

Abes Kaçmak:  

Söylenilen sözün ortama, konuya uygun olmaması. “İş toplantısında akşamki maçtan bahsetmesi abes kaçtı.”

Abes Olmak:  

Gereksiz, saçma sapan olmak. "Abes olmasa bugün okula pijamayla gelirdim." , "Hakkımız olanı istemek çok da abes olmasa gerek."

Abesle İştigal Etmek:  

Yersiz, yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit geçirmek. ”Şu yaşa geldin, ama abesle iştigal etmekten vazgeçmedin.”

Abesle Uğraşmak:  

Boş, gereksiz şeylerle vakit geçirmek. "Tüm gün abesle uğraşacağına, şu odanı topla."

Abidik Gubidik:  

Akla, mantığa uymayan, saçma sapan bir biçimde, abuk subuk, abuk sabuk. "Abidik gubidik fikirlerle benim zamanımı tüketme."

Abidik Gubidik Konuşmak:  

Akla, mantığa uymayan, düşünmeden, birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız, saçma sapan sözler söylemek. "Murat abidik gubidik konuşmaya başlayınca, babası çok kızdı."

Abidik Kubidik:  

Akla, mantığa uymayan, saçma sapan bir biçimde, abuk subuk, abuk sabuk. "Abidik gubidik fikirlerle benim zamanımı tüketme."

Abıhayat İçmek:  

Yaşı çok ilerlemiş olmasına rağmen genç görünmek. "Dayın abıhayat içmiş maşallah, yaş doksana dayanmış."

Abıhayat İçmiş:  

Yaşı çok ilerlemiş olmasına rağmen genç görünen kişi. "Dayın abıhayat içmiş maşallah, yaş doksana dayanmış."

Abıru Dökmek:  

Yüz suyu dökmek. "Senin için okul müdürüne çok abıru döktüm."

Ablalık Edinmek:  

Kendinden yaşça büyük bir kadını ablası olarak kabul etmek. "Ban çok iyiliği dokundu, bundan sonra seni ablalık edinmek isterim."

Ablalık Etmek:  

Abla gibi yakın ve koruyucu davranışta bulunmak, sahip çıkmak. "Ben ona çok ablalık ettim de ne oldu?"

Abliyi Bırakmak:  

1- Soğukkanlılığını yitirip davranışlarını denetleyememek, ipin ucunu kaçırmak. "Sunuculuğunu yaptığı programda, abliyi bırakmak üzereydi." 2- Şaşırıp ne yapacağını bilememek. "Annem, her misafir geldiğinde abliyi bırakan biridir."

Abliyi Kaçırmak:  

1- Soğukkanlılığını yitirip davranışlarını denetleyememek, ipin ucunu kaçırmak. "Sunuculuğunu yaptığı programda, abliyi kaçırmak üzereydi." 2- Şaşırıp ne yapacağını bilememek. "Annem, her misafir geldiğinde abliyi kaçıran biridir."

Abliyi Koyuvermek:  

1- Soğukkanlılığını yitirip davranışlarını denetleyememek, ipin ucunu kaçırmak. "Sunuculuğunu yaptığı programda, abliyi koyuvermek üzereydi." 2- Şaşırıp ne yapacağını bilememek. "Annem, her misafir geldiğinde abliyi koyuveren biridir."